2 Ekim 2013 Çarşamba

Türkiye'mden Uzak İlk Günlerim

İlk hafta internetim olmadığı için neler hissettim, neler yaptım yazamamıştım. Şimdi biraz gecikmeli de olsa ilk günlerimde neler yaşadığımı yazacağım sizler için.

Prag’a uçak biletleri pahalı olduğu için uçak biletimi Viyana’ya bilet almıştım ve havalimanından otobüsle kasabamın bağlı olduğu şehre gelecektim. (Mohelnice adlı kasaba Olomouc adlı şehire bağlı.) Uçaktan indikten bir saat sonra hemen havalimanının önünden kalkan “Student Agency” adlı firmaya ait olan sarı otobüse bindim. Bu otobüs beni Viyana’dan Çek’in en büyük ikinci şehri olan Brno’ya kadar götürdü. Brno’da inip yaklaşık 55 dakikalık beklemenin ardından beni Olomouc’a götürecek diğer otobüse bindim. Olomouc’a vardığımda saat akşam 20.00 olmuştu bile. (Evimden ayrılalı nerdeyse 12 saat olmuştu yani :( ) Otobüsten indiğim ve mentorumu görünceye kadar geçen saniyeler o kadar zor ve korkutucuydu ki. Acaba gelmedi mi acaba beni unuttu mu diye bin bir türlü kötü düşünce aklımdan geçerken birinin bana koştuğunu gördüm ve o an hayatımın en büyük rahatlamalarından birini yaşadım :) Sevgili mentorumdu koşarak gelen ve elbette unutmamıştı benim geleceğimi...

İlk gecemi mentorumun evinde geçirdim. Çok sıcakkanlı bir mentorum var. İngilizcesi çok iyi değil ama biz bir şekilde birbirimizi anlıyoruz :) Eşi de çok iyi biri gördüğüm kadarıyla. Beni Olomouc’a almaya beraber gelmişler. Ben biraz onlarla oturduktan sonra izin istedim ve odama çıkıp yattım. Epey yorucu bir gün olmuştu ne de olsa. 

Ertesi sabah saat 10.00’da yurt müdürüyle randevumuz vardı. Bu yüzden 9 gibi güzel uykumdan uyandım ve Çek’te ilk kahvaltımı Hana’nın evinde yaptım. Kahvaltıdan sonra evden yurda yürüyerek geldik. Yollarını öğrenmeye başlamıştım bile. Eşi ise valizlerimi arabayla arkadan getirdi. 

Yurdun kullanılmaya katını! evet yanlış duymadınız kullanılmayan bir katını bana verdiler :) Koridorun girişindeki oda benim odam oldu. Diğer tüm odalar boş. 4 tuvaletim, 3 banyom ve mutfağım var :D Tabi yurt müdürü tek duşu ve tek tuvaleti kullanmamı rica etti. (Temizlikçileri düşünerek böyle bir şeyi rica etmesi tabi ki de mantıklı) Saat 13.00’de Hana’nın evinde öğle yemeği için buluşmak üzere anlaştık. O gittikten sonra odama yerleşmeye başladım. Başta zor geldiğini itiraf etmeliyim. Ailemden kilometrelerce uzaktayım ve yaklaşık 7,5 ay boyunca evim diyeceğim yere getirdiğim 2 valiz eşyayı yerleştirmeye çalışıyorum...Yaklaşık 2 saat sonra tamamıyle yerleşmiştim ve herşey iyi görünüyordu.

Saat 12:45 yemeğe mentorumun evine gitmek için ayrıldım ve giderken kayboldum!! Yer yön duygumun zayıf olmasının ilk cezasını daha ilk günden çektim. Başıboş sokaklarda dakikalarca gezindikten sonra mentorumun arkadan bana seslenmesi ile kendime geldim. Kaybolduğumu tahmin etmiş ve beni aramaya çıkmış. Canım mentorum :)

Yemekte helal kesim et olmadıkça yemeyeceğimi söylediğim için bana fırında balık yapmış. Ama önden gelen çorbanın kokusu ve özellikle tadı çok kötüydü. Sadece balık yedim ve yeterince doydum. Sonra dışarı çıkıp uzun bir yürüyüş yaptık. Etrafı gezdirdi bana ve uzun uzun sohbet ettik.
İlk günüm beklediğimden daha güzel ve iyi geçmişti. Çek’i seveceğimi düşünmeye başlamıştım. Tek sorun memleket hasreti olacaktı bu uzak diyarlarda...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder